27 Ocak 2012 Cuma

Kar Neden Yağar ?

Dışarıda kar yağarken çalışmak zoruma gidiyor. Nedendir bilinmez küçüklükten beri severim. Çocukken kartopu oynamak, altımıza serdiğimiz muşamba veya plastik bir kapakla yokuş aşağı kaymak, yukarı çıkamayan veya kayan araçları izlemek güzel olmuştur hep. Bir de sevgiliyle karda yürümek vardır ki bu en romantik anlardan biridir :) Bazen huysuzluk edip yüzüne kar atar yada seni karın üzerine iter... düşersin güler.
O güldüğü zaman üşüdüğünü düştüğünü hissetmezsin bile. Her şeyin zor olduğu gibi karda yürümekte epey zordur. Eğer bir de ayağında topuklu ayakkabılarıyla yürüyen bir kadın gördüyseniz tadından yenmez :) Kesin düşer. Düşmeyen varsa yazsın tebrik edeceğim. İnsan hiç büyümüyor. Büyüyen düşünceler aslında. Büyük kocaman olmuş egolar aslında büyüyen. Ben hala çocuğum :) Ya siz ?

Sevgi ve Muhabbetle.

23 Ocak 2012 Pazartesi

Sıkıldım.

Hayat o kadar yaşanmaz bir hal aldı ki, artık herkesi ve her şeyi eleştirir biri oldum çıktım.
Hoşnut değilim bir çok nedeni var. İlk olarak yaşadığım yer ve kendilerine hizmet ettiğim insanlar.
Çalışmak bir ibadettir ama böyle de ibadet olmaz olsun. Bilgisayarlardan çok insanlarla uğraşır oldum.
Bu da beni manevi yönden dibe çekiyor. 


Geçen gece yatağımdan kalkıp buz gibi havada Galatadan Karaköy'e indim. İskelenin hemen yanı başında duran banka oturdum. Bir yandan soğuk diğer yandan hafif hafif esen rüzgar. Biri sol yanımı donduruyor diğeri sağ yanımı ısıtıyordu. Herkesin yatıp uyuduğu yada deliler gibi eğlenip seviştiği o saatler de benim burada ne işim vardı. Bakındım öylece denize, dalgalara, Topkapı Sarayına, Eminönüne, Galata Köprüsüne. Etrafta dolaşan insanlara ve akıp giden her zaman istenen özlenen ve beklenen İstanbul trafiğine. Şehrin ışıkları her yeri aydınlatmıyor, ona yardımcı olan bir çok dükkan ve araba farları var. Az önce kalkıp geldiğim sıcak yatağı düşündüm, üşüdüm. Sonra nedenleri sorgulamaya başladım. Kendimi lime lime edip her bir parçamı ayrı ayrı sorgulamak istedim. Sevgiyi aradım olmadı. İşim de kariyer yaptım olmadı. Elektrik,su, doğal gaz, telefon, aidatlar.. öde öde bitmiyor. Sonu gelmeyen bir arayış, kısır bir döngünün içerisinde hissettim kendimi. Bitmek bilmeyen bir curcuna. Her gün bir diğer günün kopyası. Sanki biri kopyala yapıştır yapıyor. Her haftaya iyi haftalar dileyerek girer, küfür ederek çıkarım. Bir boşluk belki de arayışta olduğum büyük bir boşluk. Her insan benim gibi bazen sıkılır sonra sorgulamaya başlar, kendince bir çıkış yolu bulur yada sele kapılır gider. Sizce hayatınızın anlamı nedir? Sevdiğiniz insanlar mı? Yada yorulmak nedir bilmediğiniz işiniz mi? Aldığınız yeni arabanız mı? 


Beyaz bir sayfa açtım önüme. Üzerinde herhangi bir şey yazılı veya çizili değil. Sonra bir ev çizdim üzerine, sonra bir bahçe, peşinden bir zeytinlik çizdim zeytin ağaçlarıyla süslenmiş güzel bir zeytinlik. Çok bereketli olan toprağı her yıl güzel mahsul veren hem yağından hem de kendisinden yararlandığım leziz bir yiyecek. Sonra iki tane köpek çizdim. İkisi de birbirinden cevval, bir o kadar da sadık. Sonra bir kuyu çizdim evin hemen yanına bir de rüzgar tribünü. Suyu topraktan elektriği rüzgardan sağlarım diye düşündüm. Etrafında çok fazla ev olmayan, sessiz sakin bir yer. Denize de çok uzak değil. Yürüsen en fazla 20 dakika. Zaten öyle bir yerde yürümek ömrü uzatır. Beyaz sayfamı doldurdum. Sonra katlayıp cebime koydum. Planımı yapmıştım. Artık hayatımda büyük bir devrim gerçekleştirmem gerektiğini biliyordum. Bunun zamanı çoktan gelmişti. Aslında bu plan yüzyıllar boyunca sürecek bir plandı. Çünkü benden sonra gelecek nesiller de benim yaşadığım o topraklarda yaşayacak babalarından kalan yere sahip çıkıp onlarda çocuklarına emanet edeceklerdi.


Banktan kalktım yürümeye çalıştım. Ayaklarım uyuşmuş her yanım kristal deniz suyu olmuştu. Biraz rahatlık vardı üzerimde, en azından artık çizilmiş bir sayfam vardı. Buna bakıp planlar yapabilirdim. Benim güvencemdi bir anlamda. Yatağıma uzanıp çizdiğim yeri düşledim. Sabah kalktığım da yeni bir haftaya daha girdik. Her haftanın bir kopyası olan hafta. Yine aynı teraneler. Herkese iyi haftalar dilerim.



10 Ocak 2012 Salı

Ah ben! (Mutluk,Aşk, Entrika, Hayvan) İçerir :)

Herkese kucak dolusu, sevgi, saygı, merhamet, hoşgörü ve mutluluk :)

Ne zamandır boğuştuğum işlerden fırsat buldum sonunda. Biraz da benim tembelliğim diyelim. Yazmak konusun da bir yazarımızın da dediği gibi "Yazmak bir hastalıktır" gerçekten de böyle. Bir rahatsızlık bir huzurluktur ne oluyor böyle bir şeyler ters gidiyor bir şeyi eksik yapıyorum diye sorguluyorum kendimi.
Evet işte kalktım yattığım tembellik yatağından, silkeledim üzerimde ki ölü toprağını ve başladım yazmaya :)
Bilişim dünyasında olduğumdan dolayı bir çok işi aynı anda bir den çok ekranda yapmak zorunda kalıyorum. Şaşı olacağım haberim yok :) Çok yoğun geçen iş günleri artık beni yormaya başladı. Acaba diyorum başka bir sektöre mi geçsem. Ticaret mi yapsam acaba. Al gülüm ver gülüm döngüsüyle sabahları belli bir saatte açıp akşam da kimseye hesap veya rapor vermeden kapatsam dükkanımı. Bana bağlı bir çok firma var. Haftanın belli günleri gidiyorum. Bir çok insan ve bir çok bilgisayar sistemi. Radyasyon had safhada. Mutasyona uğramaktan korkuyorum artık. Birde bunlar yetmezmiş gibi kendini tanrı moduna sokmak isteyen yöneticiler var tabi. Bu tip insanlar genellikle her şeyi elinde tutmak isteyen ve yönetimi altında herhangi bir olaydan hemen haberdar olmak isteyen insanlardır. Aynı zaman da çok da meraklıdırlar. Misal yine çalıştığım bir firmada üst düzey bir yönetici, çalışanlarının maillerine, msn veya facebook yazışmalarını, girdikleri siteleri, bilgisayarlarında ki kişisel resimleri gibi bir çok bilgiyi istedi. Bende yasal çerçeveler içersin de bunların teminin söz konusu olduğunu anlattım. Fakat arkadaş anlamadı. İstiyorda istiyor. Ben de bunları vermeyeceğimi söyleyince kıyamet koptu tabi. Fakat bu adamın amacının farklı olduğunu evvelden beridir biliyordum. İçime doğdu diyebilirim :) Aslında herif birinden hoşlanıyor. Üstelik adam evli ! Evli barklı olmasına rağmen hoşlandığı kadını takip etmek istiyor ve bu yüzden de benden herkesin bilgilerini istiyor fakat amacı o kadın. Bu adama bir ders verilmeli diye düşündüm. Bir üst yüzey yetkiliye böyle bir olayın olduğunu kullanıcı bilgilerinin birileri tarafından istendiği fakat olayın daha farklı boyutta olduğunu anlattım.
Ve gerekli bilgileri En üst düzey yetkili kişiye verdim. Daha sonra bir toplantı gerçekleştirildi ve adam uyarıldı. Bir daha da benden bilgi falan istemedi. Aşkları bitti sanırım :)

Bu ve buna benzer olaylar gerçekleşebiliyor. Bazen hem cinslerimden nefret ediyorum.
Niye neden böyle bir şey yaparsınız istersiniz. Nedir bu doyumsuzluk sonu gelemeyen istek ve arzular. Doğru yolda ilerleyin size kim ne diyor. Ne batıyor bir tarafınıza anlam veremiyorum. Halbuki yeni yıl dileğim de  "Allah kötü insanları ıslah etsin" diye dua da etmiştim :) Zamanla tutar umarım :)


Bunca kötü şeylerin arasında güzellikler de yok değil. Yine gittiğim bir firmanın arka bahçesinde beyaz çok tatlı köpekcikler var. O kadar sevimliler ki anlatamam. Her gittiğim de bir şeyler götürüyorum. Bir güzel yumuluyorlar iki dakika sonra ortada birşey kalmamış :) Beni gördüklerin de hemen koşup geliyorlar. Kafaların hepsi bir haraket ediyor ve çok dikkatliler :) Birini evlatlık almak istiyorum. Aslında köpek beslemek gibi bir düşüncem var fakat bu petshoplar da satılan cins köpek olabilirdi. Bilmem ne kadar para verip cins bir köpek almaktansa dışarı da her türlü tehlikeye açık, soğukta kalacak bir yeri olmayan, doğru düzgün beslenemeyen ve en önemlisi sağlıkları konusunda endişelendiğim bir köpek almak daha mantıklı geldi.
Vicdan ve merhamet konusunda sınırsız olmak gerekiyor. Sadece insanlara karşı değil, tüm canlılara böyle olmak gerekiyor.


En kısa zamanda tekrar görüşmek üzere,

Sevgi ve Muhabbetle.





3 Ocak 2012 Salı

Senin için...

İçin de sen olan bir cümle kuramam. Ama için de sen olmayan cümlelerden nefret ederim. Senin adına yazılabilecek bir şey yazamam. Çünkü sen yazılarla anlatılacak biri değilsin. Bütün gün aklımda olmayabilirsin fakat sen zaten benim kalbimsin. Sana baktığım da ne görüyorum biliyor musun? Aşkı, sevmeyi, üzülmeyi, özlemeyi. Bu zamana kadar kimi iyi bildiysek elimizi bırakıp çekip gitti. Sen öyle bir şey yapmazsın değil mi?
Ben inanıyorum ki sen elim den değil yüreğim den tutuyorsun beni. Çek kendine bırakma. Artık bitsin bu arayış ve haykırışlarımız. Öyle bir yere gidelim ki koca okyanusun ortasın da bir ada olsun. Kimse olmasın başka. Sadece sen ve ben olsun.