28 Nisan 2012 Cumartesi

Adettendir.

Geçen gün telefon geldi birinden. Alo alo diyorum cevap vermiyor. seslerden belli oluyor yürüyor ama haberi yok, çantasında falan diye düşündüm. Sonra mesaj geldi uzunca bir açıklama :) Yanlış anlaşılmaktan korkuyor sanırım. Ortada yanlış anlaşılacak bir durum yok. Herkesin başına gelir bu tür şeyler. Ondan öncesine gelecek olursak yarısına kadar okuduğum kitabı gönderme kararı almıştım. Kitabı her gördüğümde sinirleniyorum kendime. Bitiremedim. Bitmedi. Eziyet oldu ama bazı yerlerinde sular seller gibi. Kitabın sahibi söylemişti de inanmamıştım. Ben vefakar bir insanım bir de kin beslemiyorum, unutuyorum. Bizde adettendir tabak dolu gelmişse mutlaka bir şeyler veririz karşılığında :) Gittim oyuncakçıya küçük sevimli penguen aldım. Küçük sevimli penguen. Zamanında o da anahtarlık göndermişti penguenli. Aramızda böyle bir hayvan sevgisi anlatamam :) Paketledim gönderdim...Bizim "iskender" de yalan oldu böylelikle...

Arkası yarın... :)

Sevgi ve Muhabbetle.

10 Nisan 2012 Salı

Ne oldu anlamadım, bir baktım gol olmuş :)

Bütün aksilikler beni bulur.
Perşembe günü düz yolda yürürken bacağım dizden itibaren döndü. Evet döndü bildiğimiz bacak dizden döndü, sonra ayak bileği ve ayağım. Olduğum yere yığıldım. Millette ne oluyor bu çocuğa garip garip hareketler yapıyor diye bana bakıyor. Olduğum yere kukla gibi yıkıldım. Kaldırıma oturdum, aradım 112'yi böyleyken böyle oldu kalkamıyorum yerden gelin beni alın dedim. Geldiler sağ olsunlar, he bu arada çok gelişmiş ambulanslar. İçindeki hemşireler çok tatlıydı ağrıyı falan unutuyorsun. Sanırım ağrı kesici yerine kullanıyorlar :) Neyse hastaneye götürdüler, acilden içeri girdik iki kişi geldi aldı beni oturttular tekerlekli sandalyeye, ben hayatım boyunca oturmadım o sandalyenin üzerine insanın nasılda biranda zoruna gidiyor. Bırakın beni diye bağırasım geldi. Neyse film falan derken, doktor ayağımda bir şey olmadığını söyledi. Buz tedavisi uygula yarında ortopedi doktora gel dedi. Tamam gelelim de yani o kadar acı çektim falan hiç mi bir yok? Yani en azından bir zedelenme ufak bir sıyrık :) Yok arkadaş doktorda patladık. Sonra evin yolunu tuttum.
Ertesi Gün
Ertesi gün oldu. Ayağımın üzerine basamıyorum. Ben öyle bir ağrı daha önce hissetmedim. Sanki bastığında yerde çiviler var şov yapıyorum. Devletimizin bize sunduğu imkanları kullanalım dedik. SGK denen bir kurum var nede olsa. Hastanede nasıl muamele var az çok biliyoruz. Gittik doktora girdik içeri dedim böyleyken böyle oldu aha film falan, geldi baktı baktı sonrada kağıda bir şeyler yazdı verdi elime. Kağıda bir baktım yuh dedim alçı mı? Kırık yok ne alçısı? Alçının dışında alternatif bir uygulamanız var mı dedim hayır yok dedi :) Çok ilginçtir ki alçıyı yaptırmadan önce biraz bekledim. Dışarı çıkan elinde kağıtla alçı odasına gidiyor. Anladım ki bu hastanede sadece alçı tedavisi var. Sonra alçı yaptırdım. Dizden aşağısını aldılar alçıya. Sırf nasıl göründüğümü görmek içindi :) Çok hoş ama çok ağır. Hayatta gelemem sıkıntıya, girdim içeri çıkarın dedim alçıyı ayağım çok kötü ağrıyor. Doktor bir hışımla çıkardı alçıyı. Sonra özel bir hastaneye gittim. Doktor sağ olsun parasının karşılığını veriyor. İnceledi emar falan derken, ayağımdaki tendomlardan biri iflas etmiş :) Krem ve ağrı kesici birazda buz. Perşembeden beri yatıyorum. Yavaş yavaş düzeliyor. 
Hastalık
Doktorlar baktı ve hiç bir şey olmamış gibi beni hastaneden uğurladılar. Nasıl olduğunu anlamadım ama sanki bildikleri bir şey varda bana söylemiyorlar gibiydi. Bir şey çıkmadı belki de buna üzüldüler :) Şimdi daha mutluyum. En azından kafam rahat.
Sonuç
Hayatta sağlığınızdan daha değerli bir şey yoktur. Yani aslında sizden daha değerli bir şey yok. Çünkü hiç bir şey, sizi karşılamaz. Sizden daha değerli değil. Bunu böyle günlerde anlıyorsunuz.
Giden sevgilinin arkasından üzülmeyin, giden sevgilinin verdiği acı ayağınızdaki tendomun zedelenmesinin verdiği acı dan ne kadar fazla olabilir ki. Kendinize çok çok  iyi bakın :)

Sevgi ve Muhabbetle.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Veda

Parmaklarım kararsız bu satırları yazmak için. Gönlümde razı değil, kalbimde. Bazen olması gerektiği gibi olmuyor. İstediğin gibi yani. Araf'ta kalıyorsun, ölsem mi yaşasam mı diye. Hep mutluluk yok ki bu hayatta bazen üzülmekte var, giden sevgilinin ardından döktüğün göz yaşları gibi yada sevdiğini kaybetmek gibi. Bilirsin ki geri dönüşü yok işte, gelmeyecek, göremeyeceksin. Çaresiz kalacak, takdiri ilahi diyeceksin. Avutacaksın kendini, canın acısa da yüreğin kan gölüne de dönse, güçlü olmayı bileceksin, olamayacaksın. Biraz biraz geçip gidecek hüzün bulutları. Yağmuru, kötülüğün sembolü olmuş o gri havayı hiç sevmeyeceksin. Bir sigara daha yakıp efkarını dağıtacaksın. İçerken gök yüzüne bakacaksın ara sıra. Sonra bitecek bütün bunlar. Masmavi bir gökyüzü karşılayacak seni. Yine günlük rutin işlerine geri döneceksin. Hayır deme bana, bitecek emin ol. Sen mutlu olacaksın. Adım gibi biliyorum. Çünkü herkes hak ettiğini yaşayacak. Sende hak ettiğin mutluluğu yaşayacaksın. 
Ben geçmişte yaşadım hayatı. Sen beni geçmişte sevdin. Geçmişte yaşandı güzel şeyler ve geçmişte bitti ölümüne sevdalarımız. Yaşadığımızdan çok şey öğrendik, öğrettiler. Bazı şeyler geri gelmiyor işte. Üzülsen de ağlasan da parça parça olmuş ciğerlerin acısa da nefes alırken, gelmeyecek. Ama üzülme sen, seni bekleyen umutlar var, hayaller var kurmanı bekleyen. Ben gidiyorum şimdi. Sen sağlıcakla kal, annemden sonra beni dünyaya getiren kadın. 

Sevgi ve Muhabbetle.