23 Ocak 2012 Pazartesi

Sıkıldım.

Hayat o kadar yaşanmaz bir hal aldı ki, artık herkesi ve her şeyi eleştirir biri oldum çıktım.
Hoşnut değilim bir çok nedeni var. İlk olarak yaşadığım yer ve kendilerine hizmet ettiğim insanlar.
Çalışmak bir ibadettir ama böyle de ibadet olmaz olsun. Bilgisayarlardan çok insanlarla uğraşır oldum.
Bu da beni manevi yönden dibe çekiyor. 


Geçen gece yatağımdan kalkıp buz gibi havada Galatadan Karaköy'e indim. İskelenin hemen yanı başında duran banka oturdum. Bir yandan soğuk diğer yandan hafif hafif esen rüzgar. Biri sol yanımı donduruyor diğeri sağ yanımı ısıtıyordu. Herkesin yatıp uyuduğu yada deliler gibi eğlenip seviştiği o saatler de benim burada ne işim vardı. Bakındım öylece denize, dalgalara, Topkapı Sarayına, Eminönüne, Galata Köprüsüne. Etrafta dolaşan insanlara ve akıp giden her zaman istenen özlenen ve beklenen İstanbul trafiğine. Şehrin ışıkları her yeri aydınlatmıyor, ona yardımcı olan bir çok dükkan ve araba farları var. Az önce kalkıp geldiğim sıcak yatağı düşündüm, üşüdüm. Sonra nedenleri sorgulamaya başladım. Kendimi lime lime edip her bir parçamı ayrı ayrı sorgulamak istedim. Sevgiyi aradım olmadı. İşim de kariyer yaptım olmadı. Elektrik,su, doğal gaz, telefon, aidatlar.. öde öde bitmiyor. Sonu gelmeyen bir arayış, kısır bir döngünün içerisinde hissettim kendimi. Bitmek bilmeyen bir curcuna. Her gün bir diğer günün kopyası. Sanki biri kopyala yapıştır yapıyor. Her haftaya iyi haftalar dileyerek girer, küfür ederek çıkarım. Bir boşluk belki de arayışta olduğum büyük bir boşluk. Her insan benim gibi bazen sıkılır sonra sorgulamaya başlar, kendince bir çıkış yolu bulur yada sele kapılır gider. Sizce hayatınızın anlamı nedir? Sevdiğiniz insanlar mı? Yada yorulmak nedir bilmediğiniz işiniz mi? Aldığınız yeni arabanız mı? 


Beyaz bir sayfa açtım önüme. Üzerinde herhangi bir şey yazılı veya çizili değil. Sonra bir ev çizdim üzerine, sonra bir bahçe, peşinden bir zeytinlik çizdim zeytin ağaçlarıyla süslenmiş güzel bir zeytinlik. Çok bereketli olan toprağı her yıl güzel mahsul veren hem yağından hem de kendisinden yararlandığım leziz bir yiyecek. Sonra iki tane köpek çizdim. İkisi de birbirinden cevval, bir o kadar da sadık. Sonra bir kuyu çizdim evin hemen yanına bir de rüzgar tribünü. Suyu topraktan elektriği rüzgardan sağlarım diye düşündüm. Etrafında çok fazla ev olmayan, sessiz sakin bir yer. Denize de çok uzak değil. Yürüsen en fazla 20 dakika. Zaten öyle bir yerde yürümek ömrü uzatır. Beyaz sayfamı doldurdum. Sonra katlayıp cebime koydum. Planımı yapmıştım. Artık hayatımda büyük bir devrim gerçekleştirmem gerektiğini biliyordum. Bunun zamanı çoktan gelmişti. Aslında bu plan yüzyıllar boyunca sürecek bir plandı. Çünkü benden sonra gelecek nesiller de benim yaşadığım o topraklarda yaşayacak babalarından kalan yere sahip çıkıp onlarda çocuklarına emanet edeceklerdi.


Banktan kalktım yürümeye çalıştım. Ayaklarım uyuşmuş her yanım kristal deniz suyu olmuştu. Biraz rahatlık vardı üzerimde, en azından artık çizilmiş bir sayfam vardı. Buna bakıp planlar yapabilirdim. Benim güvencemdi bir anlamda. Yatağıma uzanıp çizdiğim yeri düşledim. Sabah kalktığım da yeni bir haftaya daha girdik. Her haftanın bir kopyası olan hafta. Yine aynı teraneler. Herkese iyi haftalar dilerim.



0 yorum:

Yorum Gönder