13 Aralık 2011 Salı

Deve Kuşu ve İnsan.


Bazen o kadar dalıyorum ki dünya meselelerine bir anda unutuyorum nereye gideceğimi :) Ya biz haydan gelmedik mi tekrar huy a gideceğiz. Nedenini çok iyi biliyorum aslında. Bende ara sıra olan duygu yumağıdır bu. Hep çözmek isterim bazen çözülür sonra tekrar düğüm olur. Hissiyatlarıma kapılıp, nefsani duygularla hareket ederim bir dönem. Yaptığım en büyük yanlıştır bir insan olarak. Gerçekten de bu böyle bazen deve kuşu olurum ben :) Nasıl mı?


Önceliğimi şaşırdığım an benim için felaket zinciri alıp başına gidiyor. Çevremdeki insanların bunda etkisi vardır fakat yine de ben ben olmalıyım her zaman. Aslında mutsuzluğumu bir nebze bastırsın diye beynimi uyuştururum. Bu alkol de olabilir, her hafta sonu yada her gün gidilen bir barda olabilir veya bir kız arkadaşı da olabilir. Mutsuzluk nereden geliyor peki? İnsan hayatı boyunca devamlı mutlu olmayı diler. Ayrılanlar birbirlerine bazen de kavuşanlar için söylenir. Bazen bir sevgili de arasın mutluluğu bazen de gittiğin bir yer de. Bazen seversin mutlu olursun. Bazen ayrıldığında. Bazen iyi bir işin olur, çok para kazanırsın paranın verdiği mutlulukla avunursun. Bunlar sayamayacağım kadar çoktur.Ama şu var ki hepimizin unuttuğu, "Ölüm". Bu kesin ve gerçekleşecek olan bir şey. Yani kurtulma ihtimalin söz konusu değil. Ne kadar korkunç bir konu değil mi? Yarın bir gün diğer tarafta mutlu ve huzurlu bir yaşam süreceğini biliyorsun. Yada tam tersi yanacağını. Bunları bile bile dünya da ki mutluluğu arıyorsun. Peki dünya da seni en çok ne mutlu eder ? Ne seni kaygı da bırakmaz? Aşkın mı? Sevgilin mi? Annen Baban mı? Okuduğun kitaplar mı? Yediğin güzel bir yemek mi? İçtiğin içki mi? Ettiğin küfürler mi? Düştüğün o boşlukta tutunduğun başka bir insan mı? Bunların hepsini sonsuza kadar sürecek mi sanıyorsun? Tabi ki değil. Ne zaman hislerimiz aklımızın önüne geçiyor, işte o zaman mutsuzluğumuz başlıyor demektir. Deve kuşu örneğini verdim şu yüzden, Deve kuşu dışarıdan gördüğü tehlikeler veya korktuğun da kafasını kuma gömer ve tehlikeyi, korkuyu görmezden gelir. Ama gövdesi dışarı da kalır. Ve avcılara yem olur. Ben de bazen kafa mı kuma gömüyorum. Gerçek mutsuzluğumu, korkularımı, ölümü görmezden geliyorum. Halbuki en rahat insan kafasını hiç kuma gömmeyen insandır. Çünkü bilir ki gerçek mutluluk bu dünyada ki hislerimizin üzerindedir. Bu yazı vaiz gibi oldu. Şimdi sıkılanlar hadi oradan lan s...tir çekenler bile vardır :) Ben kime ne yanlış yaptıysam kendi düştüğüm yanlışlardan dolayı yaptım. Bir insan üzdüysem bunu ben yaptım. O değil. Birileri mutlu olsun. Bırak abi niye uğraşıyorsun. Yani senin ebedi bir mutluluk bekliyor. Nedir bu mutsuzluğun?
Sizleri kırdığımı düşünüyorum. Öyle veya böyle. Bence hepsi saçma sapan nedenlerden ve olaylardan dolayı.
Bunların hiç birine gerek yoktu. İşte ben benlikten çıktığım için bu olaylar benim başıma geldi ve bundan dolayı kendimi kolay kolay affedemeyeceğim.  Siz ister sevişin, ister mutlu olun, istemeniz de mutsuz olun. Beni gram ilgilendirmiyor. Bu saatten sonra arkam da iki yaşlı göz, ettikleri küfürleri, mutsuz oluşlarını, benden dolayı bir şikayette bulunmalarını istemiyorum. Ben ben olmalıyım her zaman. Kadını yoldaşım gibi sevmeliyim. Beni mutsuzluğa sürükleyecek bir vasıta olarak değil. Ona öyle saygı duymalıyım ki ara sıra yüzüme tokat attığın da gıkım çıkmamalı. Erkeğe düşer falan da değil bu kadına düşen. Belki de artık dur demeliyiz ne dersiniz? İşimize gücümüze bakmalıyız :) Bu arada sevdiğim bir arkadaşımın hediye ettiği bir kitap var onu okumaya başladım. Levh-i Mahfûz. Geç kalınmış ama neden kalındığını bana anlatan bir kitap. Teşekkür ederim.


Şarkıyı unuttuğumu zannetmeyin :) İşte şarkı

Hepinizi eyfel kulesinin önün de, sanki ondan daha büyükmüş hissi veren fotoğrafı çekme çabasındaki insan gibi seviyorum.

Sevgi ve Muhabbetle.

0 yorum:

Yorum Gönder