15 Aralık 2011 Perşembe

Küçük Bir Kızın Hikayesi...



İnsanoğlunun şuuru ne zaman açılır bilmiyorum ama onun şuuru babası onu terk ettiğin de açıldı. Küçük daha, çok küçük. İlgi ve sevginin çığ gibi olup üzerine düşmesini istediği yaşta. İnsan hayatta anne ve babasına verdiği değeri başka kime verebilirdi? Onlardan da görmek istediği de buydu. Bilmiyordu ki kendisini terk eden adamın aslında onun hayatında koca bir çukur açacağını. Her erkeğin arkasından işte hepiniz böyle gidiyorsunuz diyecekti. O yaşlarda dünyadan bir haberdi belki de hiç bir şeyin farkın da değildi. Kötü bir haber almışçasına ağlıyordu. 


Baba farkı nerede çıkar biliyor musunuz arkanızı bir yere yaslamanız gerektiğin de. Bütün o korkulardan, hayattan yana gelebilecek bütün zorluklardan korunmak, sığınmak için sırtınızı babanıza yaslarsınız. Belki o hayatı boyunca hissettiği korkularının sebebini babası olarak görmedi. Çünkü kendini hep savunmanın içinde buldu. Zorluklara karşı kendisini kabuğuna çeken, çıktığın da ise birilerinin onu yaralayacağını düşünen ve yaralanan bir yürek oldu. O kadar incindi ve kırıldı ki artık hiç bir şey hissedemez hale geldi. Kendini diğer çocuklarla kıyaslar, onların hissettiği baba sevgisini kendinde arardı. Anne ve baba, bir hayata ne derece yön verebilirdi. Evlatlarının geleceğini düşünerek ayrılmadan yaşayamazlar mıydı? Ortada bir sorun vardı. Birinin istediğini diğeri istemiyordu. Neden bir baba kızını sevmez, yoksa o da küçüklüğün de kadınlardan yana korkuya mı maruz kalmıştı. Veya yaptığı evliliğin yanlış olduğunun farkına varıp üzerine sorumluluk almayarak onlardan kurtulacağını mı düşündü. Adamın psikolojisi gerçekten de bir babanın sıfatlarına uymayan cinstendi. Küçük kız okul çağlarında babasının yokluğunu çok aradı. Belki çok uzakta değildi  ama onun kalbinden kilometrelerce uzaktaydı. Aile mutluluğunu, huzurunu, baskını arıyordu her gönülde. Ona yapma denmedi. Ama denmesini isterdi. Annesi ona hem anne hemde baba olarak davransa da onun da kendine göre bir hayatı vardı. Çünkü bir kadının hayatından erkeğin gitmesi farklı olur. Bir yanını kaybeder kadın kendini savunmasız ve zayıf hisseder. Pamuk ipliğine bağlanmış olan duyguları, gözlerin den akan yaşlarla son bulur.


Küçük kız annesiyle birlikte yürürken birden durdu. Annesinin eli hafifçe küçük kızın elinden sıyrıldı. Hava o gün  bir kadının göz yaşları gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yağmur damlacıklarıyla ıslanmış yüzünü ovuşturdu, gözlerini sildi eldivenin üzeriyle. Gitmekte olan bisiklete takıldı gözü. Bisikletin arka kısmında minderin üzerinde oturan kız, düşmemek için babasına sıkı sıkı sarılmış ve soğuktan pembeleşen yanaklarını onun sırtına dayamıştı.Adamın ara sıra dönerek söylediği sözler, küçük kızı kıkır kıkır güldürüyordu.
Kaldırımdaki kız bisikletin arkasından bakarken, annesi durumu fark edip:
-Evdekiler yetmiyormuş gibi gözün hala bisikletlerde, diye çıkıştı.Ama eğer beğendiysen, baban ondan da alır.
Küçük kız, yumuşak bir sesle:
-Bisiklet değil kıza bakmıştım, dedi. Babası o vaziyette bile kendisiyle sohbet ediyor da…
Annesi, küçük kızı duymamış gibiydi. Onun kürklerle çevrili şapkasını düzeltirken:
-Arkadaşların, bu havada bile okula yürüyerek geliyor,dedi. Halbuki baban, işe giderken de olsa, birkaç dakikasını ayırıp seni mersedesiyle getiriyor.

Kızın gözü yine bisikletteydi.Kadın alaycı bir ifadeyle:
-İstersen baban da seni bisikletle getirsin, diye devam etti. Ne de güzel yakışır, öyle değil mi?
Küçük kız, inci taneleri gibi süzülen göz yaşlarını annesinden saklamaya çalışırken:
-Çok isterdim, diye cevap verdi. Belki de öylelikle, babama sarılırdım…







Bu ve bunun gibi bir çok görüntü de kendi mutluluğunu başka insanların mutluluğu ile karşılaştırdı.
Artık büyüdü o kız. Artık hayatta kim olduğunun farkında. İçinde hala bir eksikliği var ama güçlü. Yaşadığı onca küçük hikayeden ders almış gibi daha sıkı tutunmuş hayata. Belki o bunun eksikliğini yüreğinde fazlasıyla yaşadı, hissetti fakat bunu kendi kızına yaşatmamak içinde söz verdi. 


Sevgi ve Muhabbetle











0 yorum:

Yorum Gönder