13 Aralık 2011 Salı

This is Your Life...

Yeni yepyeni bir baharı karşılamak üzere pencereden dışarı çıkardım başımı. Evet daha bahar gelmedi ama gelecek. Kimse aksini iddia edemez ki. Belki de bu gönlümdeki bahardır. Aslında insan dediğimiz varlığın da mevsimleri var bence. Ben şimdi yavaş yavaş bahara yaklaşıyorum. Bazıları ise hep sonbaharda. Bazıları da kara kışın, soğusun, buzun, karın içinde. Belki de üzerine sağanak halin de yağan yağmurun altında. Kimisi de yazın tadını çıkarıyor hiç sonbahar gelemeyecekmiş gibi. Kimsenin umurunda değil bazen kendilerinin ta kendisi. Hayatlarının kaçıncı kilometresin de hangi yollarda olduğunun. Bir dönüp bakın kendinize. İstemeden girmiş olduğunuz ana rahminden çıkarken ne umutla çıkabilirsiniz ki. Önünüze sunulanın şükrüne varıp her geleni yediniz. Yemek de zorundasınız aslında. Çünkü hayat bizlere istemediğimiz şeyleri sunmakta o kadar cömert ki bazen kabullenmek bile bize güzel geliyor. 


Birileri iki erkeği bir den sever. Bir diğerini diğerinden ayıramaz. Birine yalan söylese diğerine karşı vicdan azabı duyar. Ama bazıları vardır bu işte kendini o kadar akıllı zanneder ki karşındakini kandırdığını düşünüp onun üzerinden plan yapar. Bu anlaşılmayacak bir mevzu değildir. Zafere giden her yol mübahtır. Mutlu olmanın planlarını yapanlar, zannediyorlar mı ki geri de bıraktığı mutsuzluğun üzerine mutlu olacaklar. Aslaa !! Mutluluğun peşinde giderken ezdiğin kırdığın insanların da bir kalbi var olduğunu hiç bir zaman unutmayacaksın. 


Her bir ayrılığın bendeki etkisi büyük olur. Neden bu kadar büyütürüm bilemem. Aslında ben ne kaybettim diye hayıflanmam aksine ne kazandım diye bakarım. Her ilişki sonrasında kazandığım, gücüme güç kattığım bir çok şey var. Her seferin de başıma balyoz gibi inen, yaptığım hatalarımın bileşkesi olarak bana verilen öğütleri, bir kez daha göz ardı etmemek üzere yine yazı beklerim. İnsanı pişiren ve olgunlaştıran da bu ya. Çektiğin acılar, sıkıntılar. Hiç gördünüz mü mutluyum ama bir daha ki mutluluğum da daha dikkatli olacağım diyen birini. Hayatta her şeyin gelip geçici olduğunu biran unutsak, aklımıza ilk gelen ölüm olur. Aslında en büyük derstir ölüm.


Bugün kendisine gerçekten saygı duyduğum biri var. Ben onun gözlerine çok fazla bakamıyorum. Gözlerinin içi o kadar güzel gülüyor ki meleğin, ben o gözlerin karşısında eziliyorum. Yanaklarım kızarıyor nefes alamaz oluyorum. Hemen kaçıp gitmek istiyorum karşısından. İçten içe beslediğim bir sevgi var ona karşı. Anlatması zor. Onun da kendine göre bir hayat hikayesi vardır. Mutsuzluğu, umutsuzluğu, sevdiği ama terk edildiği yada terk ettiği insanlar. Hayatın da en çok değer verdiği insanların kaybı. Onu da o yapan bir çok neden var aslında. Ben daha o kadarını bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var, gözlerine bakamadığım :) 


 Bir gün beni gerçekten sevecek birisinin olduğunu biliyorum. Öyle tadıma bakmak için değil. Yada gönül eğlendirmek yada eskileri unutmak için değil. Gerçekten gönül den sevebilecek biri. Bekliyorum o günü. Belki de ben hep sonbahar insanıyımdır. Hani olur ya altı ay kış altı ay sonbahar. Belki de bu mevsim de sevilecek biriyimdir. Beni mevsimim ile beraber sevebilecek bir güneş vardır belki. Hayattan yana tek beklentim bu. Eğer bunu da kaybedersem artık hayatta kalmamın da bir sebebi olmaz. Bu akşam çok kasvetli yazı yazdım farkındayım. Ama bazen de insanın bu kasvete ve hüzne ihtiyacı oluyor. Gelecek için umutlarını yitirmemek adına, büyük sıçrayış için geri adım atmak gibi. 




Hepinizi saygı ile selamlıyorum. Şarkınız burada


Sevgi ve Muhabbetle.





0 yorum:

Yorum Gönder